BİTKİLER ÜZERİNDE GÖRÜLEN ZARARLILAR
Unlu Bitler
Şekil, büyüklük ve
renkleri görüldüğü bitkiye göre değişiklik gösterir. Genel olarak vücut uzunca
oval, üzeri un gibi ince beyaz mumsu tozlarla kaplıdır. turunçgillerde olmak
üzere zeytin, dut, bağ, nar, muz, kavun, karpuz ve pek çok süs bitkisinde zarar
meyvelerin dökülmesine neden olurlar..
Kültürel mücadelede bahçe temizliğine dikkat edilmeli,
sürümler tavında yapılmalı, ağaç taçları hiçbir zaman birbirine kavuşacak kadar
yakın olmamalıdır. Bitkiler arasında güneşlenme ve hava akımı sağlanmalıdır.
Biyolojik mücadelede doğal düşmanları ortama salınmalıdır. Kimyasal mücadelede
ise zararlının ilk görüldüğü anda yoğunlaşmasını beklemeden uygun insektisit
ile ilaçlama yapılmalıdır.
KABUKLU BİTLER
bitkilerin en çok yapraklarını, sonra meyvelerini
tercih eder, Bitkileri sokup emmek
suretiyle kalite ve kantite kaybına neden olurlar.
Tozlu yol
kenarlarındaki bahçelerde doğal düşman faaliyetleri sınırlı olduğundan
popülasyonu daha da artar.
Kültürel, biyolojik ve kimyasal mücadele
yapılır. Kültürel mücadelede hastalıklı bitkiler kuvvetli olarak budanmalı,
zararlılar ile yoğun bulaşık olan kuru veya kurumaya yüz tutmuş dallar
kesilip yakılmalıdır. Zararlılar daha çok tozlu yol kenarlarındaki bahçelerde
yoğun olarak bulunduğundan bu yollar toz kaldırmayacak şekilde ziftlenmeli veya
asfaltlanmalıdır. Biyolojik mücadelede doğal düşmanlardan gerektiği gibi
yararlanılması için gereksiz yere ilaçlama yapılmamalıdır. Kimyasal mücadele de
zararlı bitkide görüldüğünde uygun ilaçla ilaçlanarak yapılır. Ancak büyük
meyve ağaçlarında ilaçlama biraz farklılık gösterir
Ağacın önce iç tarafları, sonra dış tarafı iyice
ilaçlanmalıdır.
İlacın mümkün olduğu kadar yere damlatılmamasına özen
gösterilmeli ve yüksek basınçlı motorlu pülverizatörlerden biri
kullanılmalıdır.
Yaprak Bitleri
Vücut uzunlukları, zarar yaptıkları bitkiye
göre değişmekle birlikte 2-3.5 mm boyunda; renkleri ise sarımtrak,
yeşil, koyu yeşil ve siyah olabilir. Kışı, tomurcukların dibinde veya yakınında
yumurta hâlinde geçirirler. Sonbaharda meydana gelen dişiler, yumurtalarını
tomurcukların dibine veya yakınına bırakır. Bunlar, ilkbaharda açılır. Yeni
çıkan bireyler, tomurcukların üzerinde veya çiçeklerin içerisinde beslenirler
ve doğurarak çoğalırlar. Sonra çiçek, çiçek sapı, meyve ve meyve sapı üzerinde
görülürler. Daha sonra yapraklara taşınarak koloniler oluştururlar. Nisan-mayıs
aylarında kanatlı bireyler oluşur. Mayısta en yüksek bulaşmayı yaparlar.
Yaprak bitleri, bitkilere ince
uzun hortumunu sokup öz suyunu emerek beslenir. Bu zararlı, aynı zamanda virüs
taşıyıcısı
(vektörü)’dır. Koloniler hâlinde sürgün, tomurcuk ve yapraklarda bulunurlar.
Saldırısına uğrayan yapraklar, önce uzunlamasına ikiye katlanır; sonra spiral
şeklinde, bazen de değişik biçimlerde kıvrılır. Zararlı, çiçeklerin açılmasını
engeller; erken kurumalarına ve dökülmelerine yol açar. Dişi organ ve genç
meyvelerde yaptığı emgiler nedeniyle meyvelerin ve çiçeklerin şekilleri de
bozulur.
Kültürel, biyolojik ve kimyasal
mücadele edilir. Kültürel mücadele de izlenen yollar şunlardır:
Bahçe içerisindeki yabancı bitkiler imha edilmeli.
Toprak işlemeye özen gösterilmeli. Biyolojik
mücadele doğal düşmanları ortama salınarak yaprak bitleri ile savaşılabilir.
Kimyasal mücadelede ise sürgünlerin % 20’sinde sürgün ve taze yaprakların alt
yüzeyinde yaprak biti kolonileri görülmeye başladığı zaman uygun ilaçla
ilaçlamaya geçilebilir.
Beyazsinek erginleri yaklaşık 1 mm boyunda
olup genel görünüşü beyaz renktedir. Yumurtaları kısa bir sap ile
yaprağın alt epidermisine tutturulur Beyazsinekler, seralardaki tüm bitkilerde
ve özellikle sebzelerde ortamın sıcaklığına ve nemine bağlı olarak mevsim
boyunca yaşamlarını sürdürebilir. serada yetişen bitkilerde özellikle domates,
hıyar, biber, fasulye ve patlıcanda zararı önemlidir.
Beyazsinek erginleri gerek beslenme ve yumurta bırakma,
gerekse dinlenme için yaprakların ve bitkilerin alt yüzeylerini tercih ederler.
Larva ve erginler, bitki özsuyunu emerek yaprakta küçük lekeler hâlinde sararma
meydana getirirler. Bitki zayıflar, meyve verimi azalır, bitki zamanla kurur.
Ayrıca beslenme esnasında tatlı ve yapışkan bir madde salgılarlar. verim düşer, ayrıca ürünün pazar değerinin
düşmesine neden olur. Beyazsinek erginleri, bazı virüs hastalıklarının taşınmasında
da önemli rol oynar.
Kültürel, biyoteknolojik,
biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemleri izlenir. Beyazsinek mücadelesinde
başarılı
olmak için mutlaka alınması gereken kültürel yöntemler aşağıda sıralanmıştır: Sağlıklı fide elde edebilmek için bitkiyi fide
döneminde de zararlıya karşı korumalı, bunun için havalandırma açıklıkları
mutlaka tül ile kapatılarak sera içerisine girmesi
engellenmelidir. Sera çevresinde ve
içindeki yabancı otlar yok edilmelidir.Sera içindeki nemi aşırı yükseltmemek
için gereksiz sulamalardan kaçınmalı ve havalandırma yeterli düzeyde
yapılmalıdır. Gereğinden fazla azotlu gübre bitkilere verilmemelidir. Bitki bünyesindeki azot beyazsinek için uygun bir besin ortamıdır. kültürel
yöntemlerle birlikte beyazsineğin serada varlığını belirlemek için fide dikimi
ile birlikte dekara 1 adet olacak şekilde sarı yapışkan tuzaklar, bitkinin
10–15 cm üzerinden asılır. Tuzaklar kirlendikçe yenisi ile değiştirilir.
Galeri Sinekleri
Yaprak galeri sineği,
sera koşullarında bütün mevsim görülebilir. Kışlama yoktur. Kışın seralarda,
yazın ise yabancı ot ve sebzelerde görülürler.
Ergin ve larvaları tarafından zarar meydana
gelir. Erginler, beslenme ve yumurta bırakmak için yapraklarda küçük yaralar
açarlar. Bu beslenme yaraları, geniş oranda hücre bozulmasına neden olur.
Larvalar, beslenmek için yaprakta galeriler açarlar. Bu galeriler,
bitkinin fotosentez yeteneğini büyük ölçüde azaltır. Galeriler, yaprakta geniş
alanları kaplayabilir. Daha sonra zarar görmüş bölgeler sararıp kurur ve ileri aşamalarda
yaprakların dökülmesine, tomurcuk ve çiçek gözlerinin düşmesine neden olurlar.
Göze güzel görünmemesinden dolayı süs bitkilerinde ürünün pazarlama değerinin
düşmesine ve ekonomik kayba neden olurlar. Genç bitki ve fidelerde gelişmeyi
yavaşlatarak ürün ve değer kaybına da neden olurlar. Aynı zamanda yaprak galeri
sinekleri, sebzelerde de önemli ekonomik kayba neden olurlar.
Karantina, kültürel, biyoteknik
ve kimyasal mücadele yöntemleri ile yaprak galeri sinekleri ile mücadele
edilir. Karantina önlemlerinde özellikle dışarıdan ithal edilen kesme
çiçeklerin, saksı çiçeklerinin ve üretim materyallerinin bulaşık olmamasına
özen gösterilmelidir. Bir bölgeden diğer bir bölgeye gönderilen süs bitkileri
özellikle incelenmelidir.
Kültürel yöntemleri ise şöyle sıralayabiliriz: Sera ve fide yastıklarının çevresinde
bulunan yabancı otlar temizlenmelidir. Seralardaki
havalandırma açıklıkları tel ile kapatılmalıdır.
Bulaşık bitki artıkları imha edilmeli ve
bulaşık bitkiler dikilmemelidir. Toprak 10 cm derinliğinde sürülerek toprakta bulunan
pupalar yok edilmelidir.Malçlama yapılarak
torağın nemli kalması ve pupaların nemden ölmesi sağlanmalıdır.
Biyoteknik mücadelede seraya fide dikimiyle birlikte ilk ergin
uçuşunu belirlemek için dekara 1 adet tuzak asılır. İlk ergin uçuşunu
belirledikten sonra toplu tuzak kurmak amacıyla sera içinde 10 m’ye 1 tane
gelecek şekilde sarı tuzaklar 3 m aralıklarla asılır. Asılan bu tuzaklar,
bitkilerin 10–15 cm üzerinden asılmalıdır. Tuzaklar kirlendikten sonra yenileri
ile değiştirilmelidir.
Tripsler
Erginleri, 1 mm kadar uzunlukta
dar ve yassı vücutludur. Renkleri açık sarı veya sarımsı esmer renkte
olabilir. Çok hareketli böceklerdir.
Zarar şekilleri: Nimf ve erginler, bitki öz
suyunu emerek zararlı olurlar. Böcek yoğunluğunun fazla olduğu yerlerde
yaprakların üst kısmında yanıklar meydana gelir. Yapraklar zamanla solar,
bükülür ve
beyazımsı bir hâl alır. Bazı türleri ise hem yaprakta hem çiçekte beslenerek
zararlı olur. Tripsler, bazı sebze virüs hastalıklarının vektörüdür.
Mücadelesi: Kültürel ve kimyasal
mücadele yöntemleri izlenir. Kültürel önlem olarak zararlı ile bulaşık bitki
artıkları imha edilmelidir. Toprak işlemesi ve yabancı ot mücadelesi yapılmalı
ve küçük delikli tül ile seraların havalandırma açıklıkları kapatılmalıdır.
Tripslerin kimyasal mücadelesine karar verebilmek için küçük yapraklı bitkilerde
yaprak başına 10 adet, büyük yapraklı bitkilerde yaprak başına 20 adet zararlı
sayısına ulaşılmalıdır. Akarlar ( Kırmızı Örümcekler (Acarina) Akarlar,
çıplak gözle zor görülecek kadar küçük zararlılardır. Vücutları yumurta veya
armut şeklindedir. Vücutlarında değişik şekil ve büyüklükte kıllar, dikenler ve
tüyler bulunur. Renkleri türlere, gelişme dönemine ve mevsime göre
değişiklik gösterir.
Zarar şekilleri: Kırmızı
örümcekler bitkilerin yaprakların, öz suyunu emerek ve bitkiye zehirli madde
salgılayarak zarar yaparlar. Zarar gören yapraklarda; önce beyaz, sonra sarı
kahverengi lekeler meydana gelmeye başlar. Daha sonra bu lekeler birleşerek
yaprağın kurumasına ve sonunda dökülmesine sebep olur. Şiddetli zarar gören
yapraklar kurşun veya gümüş rengini alır. Bitki zayıf kalır, meyve gözleri iyi
gelişemez ve ertesi yıl verim azalır. Sürgünler pişkinleşmez ve kış donlarından
zarar görür.
Kırmızı örümceklerle
kültürel, biyolojik ve kimyasal yöntemlerle mücadele edilir. Kültürel önlemler
alarak kışın veya erken ilkbaharda, bitkilerin kök boğazı ve gövdelerindeki
sıyrılmış kabuklar kaldırılarak altında kışlayan akarların ölmesi
sağlanmalıdır. Yere dökülen yapraklar toplanarak bahçeden uzaklaştırılmalı,
bahçenin bakım işlemleri uygun olarak yapılmalıdır.
Biyolojik mücadelede akarların çok etkili doğal düşmanları
bulunmaktadır. Doğal düşmanları korumak ve desteklemek suretiyle etkinlikleri
artırılmalıdır. Bunun için yararlılara zararsız veya az zararlı olan seçici
ilaçlar tercih edilmelidir. İlaçlama zamanı, bunların en az zarar göreceği
şekilde ayarlanmalıdır. Bu yararlılar, yoğun olarak bulunduğu bahçelerden
toplanarak bulunmadığı veya az bulunduğu bahçelere bulaştırmak suretiyle
biyolojik mücadelede kullanılmalıdır. Kimyasal mücadelede ise kırmızı
örümceklere karşı kış mücadelesi önerilmemektedir. Akarların kimyasal
mücadelesine karar verebilmek ve ilaçlama zamanını doğru bir şekilde belirleyebilmek
için bahçedeki kırmızı örümcek yoğunluğu ve doğal düşman popülasyonunun
saptanması gerekir. Daha sonra uygun akarisitlerle kimyasal mücadele
yapılmaktadır.
TOPRAKTA GÖRÜLEN ZARARLILAR
Nematodlar
Nematodlar tatlı ve tuzlu sular
ile nemli topraklarda yaşadıkları gibi canlı ve ölü hayvanlar ile
bitkilerin üzerinde veya içinde yaşarlar. Büyüklükleri 0.5-1.5 mm
uzunluğundadır. Çoğunlukla vücut, uzun ve silindirik yapılı yumuşak ve
halkasızdır. Vücutları genellikle renksiz olup bazen beslendikleri bitkilere
göre yeşil, esmer ve siyah olabilir. Vücutları, dış etkilere karşı dayanıklı
bir deri tabaka ile kaplıdır. Bacak ve gözleri yoktur, sürünerek hareket
ederler.
Zarar şekilleri: Nematodlar
birçok bitkilerin kök, soğan, yumru, gövde, yaprak, bitkinin öz suyunu emerler. Bu
salgıya bitkinin gösterdiği reaksiyon sonucu urlar ve anormal oluşumlar meydana
gelir. Stiletin sokulmasıyla bitki hücreleri yırtılır, dokular bozulur ve
iletim demetleri görevlerini yapamazlar. Bunun sonucunda bitkide solma,
sararma, bodurlaşma, renk değişiklikleri, kıvrılma, aşırı derecede dalların
oluşması, yumru ve köklerde saçaklanma, yumuşama ve çürümeler olur. Ayrıca
beslenme sırasında viral hastalık etmenlerini hasta bitkiden sağlam bitkiye
taşıyarak direk zararlı olurlar. Beslenme sırasında açtıkları yaralardan bazı
fungal ve bakteriyel hastalılara kapı açarak dolaylı olarak zarar verirler.
Nematodlarla mücadeleye önce
topraktaki varlığının anlaşılması ile başlanır. Nematodların topraktaki
varlıları iki yolla anlaşılır;
Nematolojik
toprak analizleri: Tarla boşken alınan toprak örneği analize yollanarak
toprakta serbest olarak yaşayan 2.devre kök-ur nematodu larvası aranır.
Bitki köklerinde makroskobik
yoldan ur arama: Nematodların konukçularının yetişmekte olduğu tarlalarda özellikle
yaz sonu veya sonbahar aylarında bitkiler sökülerek köklerinde kök ur nematodu
aranır. Bu şekilde arazinin ne kadar kısmında nematodun olduğu ve zararın ne
kadar ilerlemiş olduğu saptanır.
Nematodlar tespit edildikten sonra mücadele yöntemlerine
geçilir. Nematodlarla kültürel, biyolojik, fiziksel ve kimyasal yollarla
mücadele edilir.
Kültürel mücadele: Kültürel
mücadele yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz;
Ekim nöbeti
Toprağı nadasa bırakma
Yabancı otların yok edilmesi
Dayanıklı çeşitlerin seçimi
Nematodla bulaşık
bitkilerin yok edilmesi İyi bakım ve
toprağın verim özelliğinin artırılması
Toprakta bitki paraziti
nematodlar için genel olarak biyolojik kontrolü doğal düşmanları kök-ur
nematodları için de geçerlidir.
Toprağın yaprak çürüntüsü, ahır gübresi ile gübrelenerek
toprağın fiziksel özeliklerini geliştirme ve besin maddelerince zengin hâle
getirilerek biyolojik mücadeleyi de hızlandırdığı ve nematod zararını büyük
ölçüde azalttığı saptanmıştır.
Genel nematod
savaşı yöntemlerinden biri olan su buharı veya sıcak su ile toprakta veya bitki
üreme materyalinde nematodların öldürülmesi, çok masraflı olmalarından
dolayı kullanılamazlar.
Kimyasal mücadele: Kök-ur
nematodlarına karşı kimyasal savaş en fazla başvurulan yöntemdir. Kimyasal
savaşta kullanılan ilaçlar, ekim dikim öncesi boş araziye uygulanmalıdır. 20 cm
derinliğinde ve toprak sıcaklığının 15–20 oC olduğu ilkbahar, yaz veya erken
sonbahar aylarında ilaçlama yapılır.
İlaçlama öncesinde toprak; derince işlenmiş, ufalanmış ve bir
önceki mahsulden kalmış bitki artıklarından temizlenmiş olmalıdır. Bunun için
de toprağın, ilaçlamadan birkaç hafta evvel sürülmüş olması gerekir.
İlaçlamanın uygulanacağı toprak ne çok kuru ne de çamur olmalı, en iyi tohum
ekme tavında olmalıdır. Kimyasal mücadelede nematositlerden faydalanılır.
Danaburnu ( Gryllotalpa gryllotalpa )
Tanımı: İri yapılı ve dolgun
vücutludur. Uzunluk ergin böcekte 5–6 cm olup koyu kahverengi ile kızıl
kahverengi arasında değişen renktedir. Vücut, kadife gibi tüylerle kaplıdır. Ön
bacakları çok kuvvetli tipik kazıcıdır. Vücudunun sonunda çok belirli iki
adet cerci bulunur. Gündüzleri ön bacakları ile açtıkları galerilerde yaşarlar.
Bazen toprak yüzüne de çıkarlar. Sıcak yaz gecelerinde daha aktiftirler.
Genellikle yaşama yeri olarak galeri açmaya uygun olan kültüre alınmış nemli,
bol humuslu, killi, kumlu toprakları seçerler. Kışı toprak altında geçirir. İki
yılda bir döl verir. Haziran ve temmuz aylarında toprakta açtıkları tünellerin
sonunda yumurta odalarına yumurta bırakırlar.
Baharda toprak yüzeyine yakın derinliğe gelip beslenirler, bir
kışı daha geçirip ertesi yaz ergin olurlar.
Zarar şekilleri: Ergin ve
nimfleri toprak içinde galeri açarak ilerlerken rastladıkları her tür bitki
köklerini ve yumrularını yerler. Özellikle yeni dikilmiş veya yeni çimlenmiş
sebze fidelerinin köklerini keserek kurumalarına neden olurlar.
Yumrulu sebzelerin ise toprak altında bulunan yumrularını kemirerek zarar
verirler. Danaburnu yoğunluğu yüksek olduğu zaman bitkilerde büyük ölçüde zarar
meydana gelir. Danaburnu, polifag bir zararlıdır. Tüm sebzeler, süs bitkileri,
tarla bitkileri, meyve ve orman fidanlarında zarara neden olurlar. Bazı kuşlar
ve kümes hayvanları, danaburnu nimf ve erginlerinin doğal düşmanlarıdır. Ancak
zararlının gece aktif olması ve toprak altında bulunması doğal düşmanların
etkinliğini azaltmaktadır.
Mücadelesi: Kültürel ve kimyasal
mücadele yöntemleri yapılır. Kültürel önlemlerde küçük bahçeler mümkün
olduğunca göllenecek şekilde su altında bırakılarak danaburnu nimf ve erginleri
öldürülebilir ya da zararlı, gübreli ve sıcak toprakları sevdiklerinden
arazinin uygun yerlerine yaz sonuna doğru gübre kümeleri bırakılır. İlkbahar
başında bunlar toplanarak nimf ve erginler öldürülür. Toprağın iyi ve zamanında
işlenmesi ile zararlının toprak altında bulunan yumurta, nimf ve erginleri yok
edilir. Kimyasal mücadelede ise öncelikle ilaçlama zamanının doğru olarak
tespit edilmesi gerekir. Çeşitli kültür bitkilerinde ayrım yapmadan
beslenmeleri, çoğalma ve canlı kalma güçlerinin yüksek olması nedeniyle
yoğunluğa bakılmaksızın mücadeleye geçilmelidir. Bir yerde bulunup
bulunmadıkları yenik bitki, galeri sayısı, nemli toprakların 1 cm altındaki
yüzeysel kazı izlerinin incelenmesi ile anlaşılır. Zehirli yem hazırlamak için
önerilen ilaçlardan herhangi biri önce kepek ile kuru kuruya karıştırılır. Daha
sonra içinde şeker eritilmiş su ile yavaş yavaş nemlendirilir. Nemlendirme
derecesi, kepeğin sünger hâline gelmesi şeklinde ayarlanır. Bu hazırlanan
zehirli yem, akşamüzeri bahçe sulandıktan sonra bitki diplerine gelecek şekilde
dekara 8 kg hesabı ile atılır.
Köstebekler
20–70 cm derinlikte
toprak altında açtıkları tünellerde yaşarlar. Tek yöne doğru uzayan tüyleri,
toprakla uyumlu boz renkleri ve kuvvetli bir kafa yapısına sahiptirler.
Köstebekler, tünelleri açabilmek için toprağı burnuyla yukarı doğru
sürerek küçük tepeler oluştururlar. Baş bölümünü kaplayan kıllar arasında gözleri
kaybolduğundan çevresini iyi seçemezler ve bu yüzden kör köstebek diye
adlandırılırlar. Ağzının kenarında bulunan ince kıllar çok duyarlıdır. Başının
ön tarafı sivridir, ağzında kırkı bulan sivri dişleri vardır. Kulakları küçük
olduğundan dikkatli bakılmazsa görülmezler.
Zarar şekli: Köstebek toprak
altında yaşadığı için tarım arazilerindeki bitkilere toprak altından zarar
verir. Toprağı kabartarak tümsek oluşturduklarından özellikle yeni dikilen
fidelerin yerlerinden oynamalarına sebep olurlar. Ayrıca kök salmış bitkilerin
köklerini de yiyerek zarar verirler. Kültür bitkileri ile çayır ve meraların
yeşil kısımlarını, tohum ve meyvelerini, fidanların kök boğazını kemirmek
suretiyle de zarar verebilirler.
Mücadelesi: Kültürel ve kimyasal
mücadele yöntemleri izlenir. Kültürel önlemlerde derin toprak
işlemesi, rotasyon, tarla temizliği ve tarlayı su altında bırakmak birey
sayısını düşürür. Kimyasal mücadele yönteminde ise fostoxin tabletler
kullanılır. Köstebeklerin kabarttığı toprak, kürekle açılarak delikler açığa
çıkarılır ve bu delikleri kapatacak büyüklükte kayalar deliklerin yanına
konulur. Her deliğe 2–3 adet fostoxin tableti bırakıldıktan sonra delik ağzı
kaya ile iyice kapatılır. Bu uygulama tüm deliklere yapılmalıdır.
Mollusitler( Salyangoz)
ve Sümüklü böcekler)
Tanımı: Salyangozlarda vücut, bir
kabuk ile örtülüdür. Kabuk yüksekliği 40–50 mm olup rengi grimsi kahverenginde
veya daha açık renklidir. Sümüklü böceklerin ise vücudu çıplaktır. Boyları
30–60 mm arası ile 30–160 mm arasında değişir. Vücutlarının üzerinde siyah
çizgiler bulunur. Kışı dinlenerek geçirirken ilkbaharda ise faaliyete
başlarlar. Toprakta açmış oldukları 8–10 cm derinliğindeki çukurlara 60–70
arasında değişen yumurta bırakırlar. Genellikle başkalaşım geçirmezler.
Yağmurlu ve nemli havalar dışında gündüzleri aktif olmayıp geceleri faaliyet
gösterirler.
Salyangoz zararlısı
zarar şekilleri: Tarla ve
bahçelerde kültür bitkilerinin yaprak, sürgün ve meyvelerini kemirmek suretiyle
zararlı
olurlar. Kemirdikleri yaprakların yalnızca damarlarını bırakırlar. Popülasyon
yoğunluğuna bağlı olarak ekonomik önemde zararlar meydana getirirler.
Salyangoz ve sümüklü böcekler yazlık sebzelerde, fidanlarda,
turunçgillerde, meyve ve orman ağaçlarında, tarla bitkilerinde, çilek ve süs
bitkilerinde zararlı olurlar. Dane yiyenler dışında çeşitli kuşlar, tarla
fareleri ve özellikle limon sıçanı başlıca doğal düşmanlarıdır.
Mücadelesi: Kültürel ve kimyasal
mücadele yöntemleri izlenir. Kültürel mücadelede ilkbaharda popülasyon
yoğunluğunun az olduğu durumlarda toplanıp imha edilmelidir. Yabancı otlar,
salyangoz ve sümüklü böceklerin beslenme ve barınmalarında önemli rol
oynadıklarından kültür alanları içinde yabancı ot temizliğine önem
verilmelidir. Kimyasal mücadele ilkbahar aylarında yapılır. Fakat zararları
görüldüğünde diğer zamanlarda da yapılabilir. Önerilen hazır yem, avuçta
sıkıldığı zaman dağılmayacak kadar su ile ıslatılarak akşamüzeri salyangoz ve
sümüklü böceklerin zararlı olduğu alanlara 2 m ara ile küçük parçalar hâlinde
dağıtılır. Yem dağıtılmadan önce serpilecek alan sulanırsa salyangoz ve sümüklü
böceklerin daha çabuk bu alana gelmesi sağlanır
Çekirgeler, tarla fareleri, ambar ve depolardaki fare ve
sıçanlar, tarla tavşanı, zararlı kuşlar, kertenkele ve karıncalar tarım
alanlarında zarar yapan diğer canlılardadır.
Tarla faresi
Tarla fareleri, 4–6 giriş deliği bulunan 10–70 cm derinlikteki
toprak altı galerilerinde yaşarlar. Gece ve gündüz aktif olmakla birlikte
özellikle geceleri daha faaldirler. Ortalama ömürleri 3–4 yıldır. Zarar şekilleri: Tarla fareleri, kültür
bitkileri ile çayır-mera bitkilerinin yeşil aksam, tohum ve
meyvelerini, ormanlarda fidanların gövdelerini yemek, kemirmek, kesmek ve
kirletmek suretiyle zarara uğratırlar. Beslendikleri alandan daha sonra başka
yerlere geçerek zararlarına devam ederler. Sıcak aylarda yeşil, serin aylarda
kuru yemi daha fazla yerler. Zarar dereceleri popülasyon yoğunluğuna bağlı
olarak % 100’e kadar çıkabilir.
Mücadelesi: Kültürel ve
kimyasal mücadele yöntemleri izlenir. Kültürel mücadelede derin toprak
işlemesi, münavebe, tarla temizliği, sistemleri su ile doldurma,
kapan kurma gibi önlemlerle tarla fareleriyle mücadele edilir. Tarla
fareleriyle kimyasal mücadele iklim uygun olduğu sürece her zaman yapılabilir.
Ancak en uygun ve etkili olan zaman, kıştan çıktıkları ve en zayıf oldukları
ilkbahar ve sonbahardır.
Tarla Tavşanı
Dar, uzun ve ucu yuvarlak olan
kulakları, başından daha uzun olduğundan öne doğru büküldüğünde burun kısmını
geçer
Tarla tavşanları besin bulmakta
güçlük çektikleri kış aylarında özellikle arazinin karla örtülü olduğu devrede
meyve, kavak ve söğüt fidanlarının gövdelerini kemirerek çam ve ibreli
ağaçların yer seviyesinin üst kısmında kalan tepe sürgünlerini
yiyerek kurumalarına sebep olur.
Zaman zaman lahana, marul ve havuç gibi sebzeleri de yiyerek
zarar verirler. Biyolojik mücadelede
tarla tavşanlarının doğal düşmanları olan tilki, kurt, çakal, sansar, gelincik,
yabani kedi, köpek ve yırtıcı kuşların korunması şarttır.
Kimyasal mücadelede ise
kemirilen fidanın cinsine ve kemirilmesinin yaygınlığına göre karar verilir.
Eğer yaptığı zarar büyük ölçüde ise kaçırıcı bir ilaçla kemirilmesini
istemediğimiz ağaçlar ilaçlanır. Bu ilaçlama genellikle kasım-aralık aylarında
yapılır.
Zararlı Kuşlar
Ekin kargası, serçeler ve sığırcıklar zarar
yapan kuşlardır